ŞİİR ATÖLYESİNDE BİR ŞAİR
Sezer Odabaşıoğlu
“Erek Torna Atölyesi” nde, “Şiiri Düşünürken ” bile: “Dünyada en büyük eylem, yaşamaktır,” diyen şair Hasan Hüseyin Yalvaç, yıllardır şiir atölyesindedir ve eli, ayağı; yüzü, gözü şiir içindedir.
Şiir atölyesinde, kendisine sanatı ve şiirini sorarsanız:
“Sanat, yaşamdan kopuk değil, onunla iç içedir ve ilericidir. Şiirimi oluştururken yaşamdan kopmamak ve yaşamı anlamak ve yeniye yararlı olacak şekilde yorumlamak gayreti içindeyim, hep,” der.
Şiirlerinde yaşam vardır, yaşam kavgası kesitleri vardır, soluk alıp veren. “senden bir şeyler var bu kentte inkar edemediğim / ve gittikçe tutkun kılan beni / bir desen bozulmasıdır gurup / ve her sandal boyunca vurur sahile / balık yürekleriyle balığa çıkar balıkçılar / ölgün ışıklarıyla gemiler kıskanır” (s.11). Yaşamın tüm olumsuzluklarına karşın dirençlidir. Bir anlamda direncin şiirini çoğaltır, şiir atölyesinde. Acılara karşı dururken direncin şiirini büyütür beyninde, yüreğinde. “rüzgarlara ayak uydurmadım ikide bir / her devrin adamıysa olmadım / bugün ayaktaysam nice acılar sonu / tutkunluğumdandır her güzelliğe ” (s.22)
Hasan Hüseyin Yalvaç, şiirinin kimliğini bilendir. Bu bağlamda “Şiiri Düşünürken”de,.... “ ayrıca şiirimi istediğim şekilde kurabilmem için öyküye yanaşmam gerekiyorsa bunu da seve seve yaparım,” diyerek şiirleri için söylenecek ya da eklenecek söz bırakmamıştır. “bir kadın gebe, arkadaşımın karısı / yıllar sonra bulunmuş / bir bebek karnındaki / şimdi ölüdür / bir karanlığa gömülüdür,karnındaki anasının / bebeği almak gerek / anneye yeni can vermek gerek / doktor Van’da yok / hava tipi, yol kar / oniki otobüsünde Erzurum’un / karnında ölü bir çocuk taşıyan / bir kadın var/ yol verirse kar / kapanmazsa Tahir geçidi / gece ulaşılacak Erzurum’a / nice zorluklarla doktor bulunacak / ölü bebek karnından alınacak ” (s.23)
“İmge, anlaşılırlığı pekiştirmeli, soyuta yöneltmemelidir, şiiri ”düşüncesinde olan Yalvaç, şiire düşmanlık yapmaktan çekinircesine imgeye fazla yer vermez şiirlerinde. “evet sevgili / ayrılık yine çaldı kapımızı / kestik bir bilet daha gidiş dönüş / o uzak diyarlara / aslında her ayrılık / beni tüketen bir makine / markası sevda” (s.47) Fazla imgenin şiiri bozduğunu, insandan uzaklaştırdığını düşünen şair, somut şiirden yana olduğunu vurgular. Bu bağlamda, şiirlerinde doğrudan söyleyiş, netlik, dolayısıyla anlaşılırlık vardır. Bazı aşk şiirlerinde bile imgeye rastlayamazsınız. İşte bir örnek: “çayı koy, suyu bol olsun, demlensin / anlatacaklarım çok / önce hasret giderelim / sonra konuşuruz, söndür ışığı / sokul üşüyorum / uzak yoldan geldim” (s.51)
“ Soyut insana uzak; somut ise insana yakındır. Bu nedenle şiirin somut olması, yaşamımızdan olması zorunluluktur, ” diyerek şiirinin kimliğini kalın hatlarla verir, okuyucusuna. Çünkü o, yaşamı, insanları çok sevmektedir, hem de çıkarsız bir aşkla. Üstelik, yaşamın acımasızlığına karşın.
“postacı mektup yerine / destan getirecektir bir gün / beklemekten yorulan ellerine / çıkarıp Erzincan’da bir akşamı / haritadan / koyacaksın odanın en görünen yerine / küfrederek / mektupsuz günlerine” (s.58). Acıların tam ortasındadır aslında, şair. Şiirleriyle direncin peşine takılmış gibidir. “ey benim yarınım /ey acıların padişahı / görüyorsun yaşıyoruz / ölsek bile gam değil ” (s.74)
6-25 Aralık 1995 tarihleri arasında Kars’ta yazdığı “ Kars Mektupları ” 28 şiirden oluşuyor ve “Erek Torna Atölyesi” şiir kitabının ikinci bölümünde yer alıyor.“Kars Mektupları ” şiirlerinde de, şairin gerçekçi toplumcu insandan yana duruşu ve ilerici kimliği kucaklayıveriyor okuyucuyu yine sımsıkı.
Biraz kırgın, biraz hüzünlü : “kars bıraktığım gibi değil sevgili / biraz daha eksilmiş aydınlığından / yıkık virane türkülerle konutları / boynunu bükmüş kars kalesi ” (s.78); biraz sıkıntılı, biraz dirençli : “güzelim nasılsın / batı kentlerinin o göze hoş gelen ışıkları / sakın aldatmasın seni / bura sıkıntıları orada da yaşanıyor” (s.87); biraz yılgın, biraz sabırlı: “beni merak etmeyin sakın / bir süre suskunluğa düşebilir sesim /bilin ki o zaman / ya susuz’un köyündeyim/ ya da çözülmesi gereken / bir kars probleminin/ parantezi içindeyim” (s.93); biraz iyimser, biraz kararlı: “bizden sorulacak türküsü çiçeğin / bizden sorulacak terin değeri / el ele tutuşmuş insan selinin /o en büyük hayali / biz kimiz sevgili / halkın ta kendisi” (s.101) biraz sıkıntılı, biraz sorumlu: “sevgili/ birazdan ayrılacağım kars’tan / anlatmak için insanlara kendimi ”(s.104) şiirlerdir, “Kars Mektupları ”.
“Erek Torna Atölyesi” nin son bölüm başlığı ise: “Beyaz Üşüme.” “Bende, bizi vermeye çaba harcarım,” diyen şair, bu bölümün şiirlerini 1989-1991 tarihleri arasında, değişik yerleşim bölgelerinde yazmış. “ayda mehtap olur da şiir olmaz mı / ozan dediğin aya şiir yazmaz mı/ şiire sokarsan beni / benli dize şiiri bozmaz mı” (s.129) dizeleriyle söylemini doğrular. “karın gözleri beyaz yüreğimde hançeri üşümenin / dayamışım kulağımı kara / acılara... / acılara... / acılara...” (131) dizeleriyle yaşamın içindedir ve yaşamı güzelleştirme çabasındadır, bunca yıldır.
1990 yılında Gerçek Sanat Yayınları arasında ilk baskısı yapılan “Erek Torna Atölyesi” nin on bir yıl sonra 2001 yılında Toplumsal Dönüşüm Yayınları arasında ikinci baskısı yapılmış. Gecikmeli de olsa çok sevindirici, bu.
Üretmenin en büyük sevda olduğuna inanan 1951, Yalıkavak doğumlu şair dostum Hasan Hüseyin Yalvaç’ın şiir atölyesinde üreteceği yeni şiirlerine ve yeni kitaplarına şimdiden merhaba.
Erek Torna Atölyesi / Hasan Hüseyin Yalvaç
Toplumsal Dönüşüm Yayınları / 2. basım / İstanbul, 2001 / 144 s.